‘CEVAPSıZ KALAN HER SORU, CEVAPLARı HAYAL GüçLERINE BıRAKMAK OLUR’

8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesi haber mecralarında ve sosyal medyada geniş yer buldu. Yaşananların günlerce bütün ayrıntılarıyla anlatılması çocukları derinden etkiledi. Ebeveynlerin onlara yaşananları nasıl anlatması gerektiğini psikologlara sorduk.

Diyarbakır’ın Merkez Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan ve 19’uncu günde cansız bedeni bir derenin kenarında bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürüldüğünün ortaya çıkması tüm Türkiye’yi sarstı. Olayın ayrıntılarını duyan, okuyan bütün çocukları da olumsuz şekilde etkiledi. Diyarbakır’da birçok veli yeni öğretim yılının ilk günlerinde çocuklarını okul bahçesinde bekledi. Kendi çevremizde de tanık oluyoruz; TV, radyo, gazete, internet ve sosyal medyada çok fazla haber ve detaya maruz kalan çocuklar ailelerine cevaplaması oldukça güç sorular yöneltiyor. Ekip arkadaşımız Gülay Barbaros Altan da onlardan biri. 13 yaşındaki kızının durumu bir türlü kabul edemediğini, “Ama bunu yapanlar nasıl ailesi olur” deyip durduğunu, kızının aileye olan güveninin sarsılmasından endişe duyduğunu anlatıyor. Evde, işte, okulda, markette, otobüs duraklarında dahi bu olay konuşulurken çocukları bundan uzak tutmak pek mümkün değil, bu nedenle ebeveynlere ciddi sorumluluklar düşüyor. Neler yapabileceğimizi alanında uzman iki ayrı psikologla konuştuk.

‘BU ACIYA ŞAHİT OLAN ÇOCUKLARIMIZ DA BAŞKA BİR ŞİDDETE MARUZ KALMAKTA’

Klinik psikolog Ayşe Kayhan

◊ Tüm Türkiye topraklarında, köy, taşra, şehir hiç fark etmeksizin, travma ve şiddet kullanımının arttığı, sosyal yapının çürüdüğü acı gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Bu teslim olacağımız ve korkacağımız anlamına gelmiyor. Bu acıya şahit olan çocuklarımız da başka bir şiddete maruz kalmakta. Bu nedenle yaş grubuna bağlı olarak anne-baba, çocukların sorularına cevap vermek durumunda. Yok saymak, oyalamak, soruları karşılıksız bırakmak özellikle 10-12 yaş altı çocuklar için tehlikeli. Cevapsız kalan her soru, cevapları onların hayal güçlerine bırakmak olur. Bu sebeple ‘iyi insan’, ‘kötü insan’ tanımını yapmalılar. Onlara dogmalardan, dinden, geleneksel yaklaşımlardan uzak iyilik ve kötülük anlatılmalı.

◊ 12 yaşından büyük çocuklaraysa bu mesele toplumsal yönü üzerinden anlatılmalı. Yani erkek şiddeti anlatılmalı. Bu şiddeti destekleyen çarpık değerlerden söz edilmeli. Bu sohbetler toplumsal cinsiyet rolleri övülmeden, aile kutsallaştırılmadan yapılmalı. Kötülük, çoğu kez aile, kültür, örf, âdet, gelenek, görenek vb. başlıkların altına gizlenmiş olarak yaşanmakta ve bir hak görme üstünden hızla devam etmekte.

◊ Bir öğretmenden, babadan, amcadan, din adamından, patrondan, devlet memurundan, polisten ve benzeri tüm meslek gruplarından sistemli sistemsiz olarak bu şiddeti, tacizi, tecavüzü çocuklar özelinde yaşadık ve ne yazık ki yaşıyoruz. Bunun değişimi için, bu çürümenin derinleşmesine izin vermediğimiz bir toplumsal gelecek kurulması adına birlikte mücadele etmemizin gerekli olduğunu düşünüyorum.

◊ Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her gün beş çocuk istismar nedeniyle hayatını kaybediyor. Dört kız çocuğundan biri veya beş erkek çocuğundan biri cinsel tacize uğruyor. Çocukların yüzde 23’ü fiziksel şiddete, yüzde 36’sı psikolojik şiddete, yüzde 16’sı fiziksel istismara uğruyor. Cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı son dokuz yılda yüzde 287 artmış. Onların geleceğini, umutlarını yok eden; korku, travma ve umutsuzlukla karşı karşıya kalmalarına neden olan, susan, steril davranan, yok sayan bizler; böylelikle bu kötülüğün şiddetle devamlılığına katkı sunan bir duruma düşüyoruz.

“ÇOCUKLARA ‘KENDİNİ KORUMALISIN’ DEĞİL ‘BEN SENİ KORURUM’ DENMELİ”

Uzman psikolog Oya Çanak

◊ Öncelikle yakın çevreden başlayalım: Narin’in köyündeki arkadaşları ne yaşıyor ve ne yaşayacak? Yapılabilecek en akıllıca hamle; bu köyde okul ortamını ve öğretmeni Milli Eğitim Bakanlığı’nın takibe alması, sık denetim yapması ve köydeki tüm çocukların okula gitmesini sağlamasıdır. Tüm çocuklar için sıkı bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık programıyla travma odaklı okul çalışma protokolünü özenle, alanda yetkin uzmanlarla hazırlaması ve uygulamasıdır.

◊ Şimdi mikroçevreden daha da açılalım... İnternet ortamında konuyla ilgili paylaşımları çocuklarımızı da düşünerek yapmamız gerekiyor. Her yazılan, mağdur çocuklar ve masum, ikincil travmaya tanık olan yakınları tarafından ileride okunacaktır veya 7 yaş üstü çocuklar çoktan okumuştur.

◊ 4-6 yaş çocuklarına mutlaka internet kullanımlarında ebeveyn kontrol parolası konmalı ve

6 yaş üstü haberlere maruz kalmamaları sağlanmalı. Şayet yakınlarından bu haberi duyarlarsa “Yaşamda iyiler ve kötüler var, bazen kötüler ne yazık ki anne, baba veya teyze, amca da olabiliyor. Bazen yetişkinler kendileri cinsel bakımdan tatmin olmak için ne yazık ki çocukları kullanabiliyor. Buna ‘çocukluk çağı cinsel istismarı’ denir. Sen benimle çekinmeden sana izinsiz dokunanı paylaşabilirsin ve kendini ifade edebilirsin” şeklinde açıklamalar yapmak çocuğu güvende hissettirir.

◊ Özellikle 5 yaş üstü çocuğu olan ailelere duygusal ihmalin ve istismarın, fiziksel ihmalin ve istismarın ve cinsel istismarın tanımlarını çocuklarının mizaçlarına uygun bir şekilde yapmalarını tavsiye ederim. Çocuklara “İster ebeveyn, ister akraba, ister öğretmen, kimse bunu asla yapmamalı” demek, norm dışı bir durum deneyimlerlerse bunu paylaşmalıyım duygusu verecektir.

◊ Bununla beraber kötü niyetli bir yetişkine karşı hiçbir çocuk gerçek anlamda kendini koruyamaz. Dolayısıyla “Kendini korumalısın” gibi birtakım telkinler çocuklara tam tersine kaygı verici bir olgu ya da utanmaları gereken bir şey varmış gibi bir mesaj verebilir. Doğru mesaj “Ben buradayım. Benimle güvendesin. Benimle paylaşabilirsin. Ben seni korurum” olmalı.

2024-09-14T21:01:24Z dg43tfdfdgfd