YAZ TATILINDE çOCUKLARıN DIJITALLE OLAN ILIşKISI NASıL OLMALı?

«Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler.» Aristoteles (MÖ 384- 322)

Çocukların dijitalle olan ilişkisi anne babaların önemli endişe kaynakları arasında ancak genelde dünyada özelde ülkemizde dijital bağlantı, günlük yaşamın en önemli parçası.  Başlangıçta sosyalleşme amacıyla kullanılan sosyal medyanın artık pazarlamadan eğitime kadar çok alana katkısı var. Peki endişelerimizi nasıl yönetmeli ve çocuklarımızın dijital dünyayla ilişkisini nasıl ele almalıyız? Dijital kaynaklar bireylere eğitimleri, sağlıkları ve topluma katılımları için gerekli kaynaklara erişim olanağı sağlar. Öte yandan dijital dünya, çocukların zihinsel sağlıklarına, güvenliklerine ve mahremiyetlerine yönelik önemli riskler de oluşturabilir.

Bu yazıda çocuklar, ilk çocukluk, orta çocukluk ve ergenlik dönemi gelişim özelliklerini gösteren kişiler için kullanılıyor.  Her gelişim döneminin dijitalle ilişkileri ayrı incelenebilir.  Bu üç gelişim döneminin fiziksel, bilişsel, sosyoduygusal gelişim özellikleri ve gelişim görevleri farklı. Doğal olarak bunların dijitalle olan ilişkileri içinde bulundukları bilişsel gelişim, fiziksel gelişim, sosyoduygusal gelişim özellikleri ve diğer bağlamsal özelliklere göre farklılık gösterir. Bu yazıda her üç gelişim dönemindeki bireyler için ortak bazı noktalar ele alınıp inceleniyor.

HER ÇOCUĞUN DİJİTALLE İLİŞKİSİ FARKLIHer çocuk, başkalarına benzeyen birtakım özelliklere sahip olduğu gibi, benzemeyen bazı özelliklere de sahip. Çocukların, karakteri, kişiliği, düşünme stili farklı. Doğal olarak dijitalle olan ilişkisi de farklı olur. Çocuklar için sosyal medya, akranlarıyla iletişim kurmanın, sosyal sermaye oluşturmanın, yetenek, ilgi ve değerlerini fark etmenin, neredeyse sonsuz olanakları olan ortama ulaşmanın bir yolunu sunar.  Sosyal medya, bu avantajlarının yanı sıra potansiyel dikkat dağıtıcı ve stres yaratan bir unsur olarak da rol oynayabilir. Sosyal medya, eğitim sürecinde önemli faydalar sağlar. Eğitim materyallerinin paylaşılmasından ödevlerde iş birliği yapılmasına ve hatta kariyer fırsatlarının keşfedilmesine kadar, sosyal medyanın birçok olumlu etkisi bulunuyor. Doğru kullanıldığında yarar sağlayan bu platformlar aynı zamanda sürekli bildirimler ve uzun ekran süreleri ile akademik verimliliğin düşmesine neden olabilir. Bazı olumsuz örnekler şunlar: Dikkat dağıtma ve zaman hırsızlığı, ruh sağlığını olumsuz etkileme, gizlilik sorunları.

Çocuklar, okuma yazmayı öğrenme, dört işlemi yapabilme, yabancı bir dil öğrenme ve sosyal beceriler kazanma sürecinde olduğu gibi, dijital dünyada nasıl hareket edecekleri konusunda da yetişkin desteğine ve rehberliğine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, ebeveynler kendilerine şu soruları sormalı: Çocuğumuzu gelecekte nasıl bir iş dünyası bekliyor? Dijital dünya ne tür tehlikeler barındırıyor ve çocuğumuz bu tehlikelerden nasıl korunabilir? Bilgisayar oyunları yararlı mıdır ve internet reklamları ile sosyal medya üzerinden takipçilerini yönlendiren ve onlara önerilerde bulunan, etki sahibi kişiler konusunda çocuklara nasıl farkındalık kazandırabiliriz? Sosyal medya platformlarında çocuğun güvenliği nasıl sağlanır? Siber zorbalık nedir ve çocuklarımız bu durumdan nasıl korunabilir? Ebeveynlerin bu konulara dikkat etmeleri ve çocuklarına rehberlik etmeleri, onların dijital dünyada güvenli ve bilinçli bir şekilde hareket etmelerini sağlar.

SAĞLIKLI OTOKONTROL ÖNEMLİAraştırmalar, doğru yönlendirmeyle hem beraber eğlenceli vakit geçirmenin hem de çocukları yarının dünyasına hazırlamanın mümkün olduğunu gösteriyor. Bunun için çocuklarda sağlıklı bir otokontrol duygunun geliştirilmesi gerekiyor.  Araştırmalar otokontrol duygusunun çocuklarımızda fiziksel sağlık, psikolojik sağlık, akademik başarı gibi görmek istediğimiz özellikleri ortaya çıkardığını gösteriyor. Herhangi bir durumu etkileme konusunda kendimizden emin olduğumuzda stres azalırken, herhangi bir durumu etkileme konusunda kendimizden emin olmadığımızda stres artar. Sağlıklı bir otokontrol duygusunun gelişimi çocukların dijitalle olan ilişkisini de etkiler. İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde çocuklar kendilerini gözlemleyerek, keşfederek, sorgulayarak, oynayarak ve katılarak eğittiler. Aileler değişiyor, çocuklar değişiyor, iş değişiyor kısacası bütün dünya değişiyor. Çocuklar dijital medyaya erişiyorlar. Soru, dijitalle olan ilişkileri nasıl olmalı? Dijital yetkinlikler, gelecekte toplumsal katılımın temeli. Bugünün ilkokul çocuklarının yüzde 65’i ileride bugün henüz varlığından haberdar olmadığımız mesleklerde çalışacak. Bugün geçerli mesleklerin bir bölümü de yok olacak.

DİJİTAL DÜNYANIN OLUMLU YÖNLERİ

Dijital dünya ile iletişim yasak ve kontrol uygulaması ile kurulamaz. Çocuğunuzun dijital medya sayesinde öğrenebileceği geleceğin önemli yetkinlikleri var. Her çocuğun dijital medyaya katılabilmesi için medya okuryazarlığının ailede ve okulda ele alınması ve kazandırılması gerekiyor. Medya okuryazarlığı modern ebeveynliğin bir parçası haline geldi.  Medya okuryazarlığını ailede de uygulayabilmek için ebeveynlerin bilgiye ve kendilerini eğitmeye ihtiyaçları var. Yasaklama yerine model olma tercih edilmeli. Yasaklama yerine çocuğunuzla bilgi paylaşmayı, üzerinde konuşmayı deneyin çünkü yasaklama genellikle ters etki yaratır. Hatta ilgili davranışı pekiştirerek daha çekici hale getirebilir. Çocukların kendi iç dünyaları ve dış dünyaları ile temas kurması nasıl önemli ise dijital dünya ile temas kurması da önemli. Bu durumu daha iyi anlamak için bir örnek verelim: Çocuklarınızın oyun parkında salıncaktan düşüp yaralanabilecekleri endişesiyle dışarı çıkıp arkadaşlarıyla parkta oynamalarına izin vermediğinizi düşünün. Bu durumda, oyun parkı tehlikeli bir yer olarak kabul edilir. Dijital dünyada da benzer bir durum söz konusu. Dijital dünyayla temas kurmazsak, onun sunduğu verimli yönleri göremeyiz.Çocuklara rehberlik etmek, analog dünyada olduğu kadar dijital alanda da önemli. Çocukların desteğinize ihtiyacı var. Bu süreçte hatalar olacaktır. Hata yapmak her zaman yeni fırsat ve bakış açıları anlamına gelir.

Beyin gelişimi, zarar riskini değerlendirirken dikkate alınması gereken kritik bir faktördür. 10-19 yaş arası ergenler, beyin gelişimi açısından son derece hassas bir dönemden geçiyor. Bu dönem, risk alma davranışlarının zirveye ulaştığı ve kimi zihinsel sağlık sorunlarının yaşandığı bir dönem. Ayrıca, kimliklerin ve öz saygı duygusunun oluştuğu erken ergenlik döneminde, beyin gelişimi özellikle sosyal baskılara, akran görüşlerine ve akran karşılaştırmalarına karşı hassastır. Sosyal medyayı kullanmak doğası gereği gençler için faydalı veya zararlı değil. Ergenlerin çevrimiçi yaşamları, çevrimdışı yaşamlarını hem yansıtıyor hem de etkiliyor. Sosyal medyanın etkileri, muhtemelen gençlerin çevrimiçi olarak neler yapabileceğine ve görebileceğine, gençlerin önceden var olan güçlü yönlerine veya zayıf yönlerine, içinde büyüdükleri bağlamlara ve bireyler arası farklılıklara bağlıdır.

ANNE BABA ÖNCE KENDİNİ EĞİTMELİYaz tatilinde çocukların dijitalle olan ilişkisi nasıl olmalı sorusuna cevap verebilmek için anne-babalar önce kendilerini tanımalı, eğitmeli ve geliştirmeli. Anne-babalar ve çocuklar olarak hepimiz acemiyiz. Herkes sahip olduğu rolü daha önce hiç deneyimlemedi. Çocuklar, ilk defa ergen oluyor ve dijitalle tanışıyor. Dünya ilk defa parmaklarımız arasında (internet bu kadar yaygın). Bu süreçte çocukların öykülerini dinlemek, duygusal destek olmak, güvenildiğini hissettirmek, problemleri birlikte çözme/uzlaşma, bilgi paylaşma ve koşulsuz kabul uygun yaklaşımlardan.

Ana-babanın kontrol davranışları hakkında çok sayıda veri üretilmiştir. Ana-babalıkla ilgili yapısal kavramsallaştırmalar iki temel boyuttan söz eder. Bunlardan biri destek, diğeri ise de kontrol. Diana Baumrind’i (1966) izin verici, otoriter ve demokratik olmak üzere üç farklı ana baba kontrol örüntüsü tanımlıyor. İzin verici kontrolde esasen kontrol yoktur; ebeveyn çocuğun hizmetindedir. Bu ebeveyn ne kendisini çocuğa bir öykünme modeli olarak sunar ne de çocuğu sosyalleştirme sorumluluğunu taşır. Otoriter kontrolde ise ebeveyn kendisini, çocuğun kontrolünden, mutlak davranış kurallarına ve standartlara göre sosyalleştirilmesinden sorumlu görür. Demokratik kontrolde ise çocuğun hareket ve davranışları mutlak standartlara göre değil, bağlama özgü olarak ve mantık çerçevesinde yönlendirilir. Ebeveyn çocuğun özerkliğine değer verir, ancak istek ve sınırlamaların altında yatan gerekçeyi çocuğun gelişim dönemine uygun bir biçimde açıklamaya ve onun gerekçelerini de dinlemeye isteklidir.  Çocuğun davranışlarından çok, davranışın arkasındaki düşünceyi anlamaya çalışır. Davranışsal kontrol, çocuğun davranışları için makul kurallar ve sınırlamalar koyarak bunları çocuğun özerkliğini tehdit etmeyecek şekilde uygulamayı, çocuğun hareket ve etkinliklerini izlemeyi ve gözetmeyi içerir.

SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANDIĞINIZI KONUŞUNAşağıdaki öneriler bugüne kadarki bilimsel kanıtlara dayanıyor.

1. Çocuğunuzla her hafta sosyal medya platformları, gündemde olan konular hakkında konuşun. Bu, onların size deneyimlerini yargılamadan anlatmalarını ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlar. Sosyal medyada ne gördüklerini, paylaşılanları nasıl anladıklarını sorun ve çevrimiçi ortamda karşılaşabilecekleri çeşitli durumlara nasıl tepki vereceklerini anlamak için onlara varsayımsal sorular yöneltilebilir.

2. Sosyal medyayı kullanan gençler, sağlıklı sosyalleşmeyi teşvik edebilecek sosyal destek, çevrimiçi arkadaşlık ve duygusal yakınlık fırsatları yaratan işlevleri kullanmaya teşvik edilmeli.

3. Sosyal medya kullanımı, çocukların içinde bulunduğu gelişimsel özelliklerine göre uyarlanmalı. Erken ergenlik döneminde (10-14 yaş), çoğu gencin sosyal medya kullanımı için yetişkin izlemesi (demokratik ana babalık) tavsiye edilir. Ancak izleme, gençlerin mahremiyete yönelik uygun ihtiyaçları ile dengelenmeli. Araştırmalar model olmanın önemine işaret ediyor. Çocuklarınızla sosyal medyayı nasıl ve neden kullandığınızı konuşun. Çocuklara davranışsal ve bilişsel model olun. Kendi sosyal medya kullanımınıza sınırlar koyun. Ailece sosyal medya molaları verin ve bu süreçte karşılaştığınız zorlukları ve ilginç deneyimleri birlikte tartışın. Araştırmalar, sosyal medya sınırları ve sosyal medya kullanımı konusunda yetişkin-çocuk konuşmalarının ve cesaretlendirmenin birlikte gençler için en iyi sonuçlara yol açtığını gösteriyor.

4. Ergenler, sorunlu sosyal medya kullanım belirtileri açısından değerlendirilmeli.

İÇERİKLERİN DOĞRULUĞU SORGULANMALI

5.

Araştırmalar ergenlerin her gece en az sekiz saat uyumasını ve düzenli uyku-uyanıklık programlarını sürdürmelerini öneriyor.

6. Ergenlerin sosyal medya kullanımından önce, kullanıcıların dengeyi sağlamaları, güvenliği korumaları ve anlamlı etkileşimler geliştirmeleri için gerekli psikolojik bilgilerle donatılmış yetkinlikler ve beceriler kazanmalarını sağlamak için sosyal medya okuryazarlığı eğitimi verilmeli.

7. Sosyal medya içeriğinin doğruluğunu ve temsil edilebilirliğini sorgulanmalı. Bu haber doğru olabilir mi? Yanlış ve dezenformasyonu yaymak için kullanılan taktikler araştırılabilir. Bu tür durumlarda resmî kurumlardan sağlanan bilgiler ve kişilerin sağladığı bilgilerin özellikleri tartışılabilir.

8. Çevrimiçi ortamda aşırı sosyal karşılaştırmalardan nasıl kaçınılacağı veya görsellerin ve içeriğin nasıl manipüle edilebileceğinin daha iyi anlaşılması için bilgi paylaşılabilir.

YASAK ÇÖZÜM DEĞİL24 Aralık 2015 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden bir gazetecinin sorusuna verdiğim cevabı burada da tekrarlamakta yarar görüyorum. “Yasak çözüm değil, yasakla çocuğun konuya ilgisi daha da artar. Sokak, okul gibi alanlarda güvenli yaşamayı öğrenen çocuk, internet ortamında da aynı hassasiyeti gösterir. Anne-babanın sosyal medya ile ilgili çocuklar üzerindeki kontrolü önemli ama bunu zorlamadan, baskı kurmadan yapması gerekiyor.”

KAYNAKÇASayıl, M ve Tepe-Kındap, Y. (2020). Ana Babanın kontrol davranışları ve ergenlik. İçinde: Melike Sayıl-Bilge Selçuk (Ed.), Ana Babalık Kuram ve Araştırma (3. Baskı). Koç Üniversitesi Yayınları.

PROF.  DR. GALİP YÜKSEL KİMDİR?

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Anabilim Dalından mezun oldu (1987). Aynı üniversitede Psikolojik Danışma ve Rehberlik bilim dalında Yüksek Lisans (1990) ve doktora eğitimlerini (1997) tamamladı. Yüksel, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kayseri Fen Lisesi ve Ankara Dikmen Lisesi’nde psikolojik danışman olarak görev yaptı (1987-1992). Akademik kariyerine Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalında öğretim görevlisi olarak başladı (1992). Daha sonra yardımcı doçent unvanını aldı (2000-2005) ve ardından doçent olarak görev yaptı (2005- 2010). 2010 yılından beri aynı anabilim dalında profesör olarak çalışıyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Elemanları Profili (2003) ve Türkiye Üniversiteleri Araştırmalarında (2006) proje başkan yardımcısı, Dezavantajlı Çocukların Eğitime Etkin Katılımı (2006) ve Ergenlerin Çalışma Anlayışının İncelenmesi projelerinde proje yürütücüsü olarak çalıştı.

Yüksel, makale ile kitap bölümlerinin yanında çeviri editörlüğü gibi uluslararası kaynakların Türkçeye kazandırılmasında da rol aldı. Bu kapsamda, Yaşam boyu gelişim: Gelişim psikolojisi (Santrock, 2023), Eğitim psikolojisi: Kuram ve uygulama (Slavin, 2021). Yardım sanatını öğrenme: Temel yardım becerileri ve teknikleri (Young, 2019) adlı kitapların çeviri editörüdür. Psikolojik danışma ve rehberlik anabilim dalında lisans ve lisansüstü düzeyinde dersler yürütmekte ve danışmanlıklar yapıyor. Halen, Gazi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak; psikolojik danışman eğitimi ve yetkinlikleri, çevrimiçi psikolojik danışma, sosyo-duygusal gelişim, öğrenme ve gelişimde kültürel perspektifler üzerine araştırmalarını sürdürüyor.

2024-06-24T08:32:25Z dg43tfdfdgfd