‘KALEMIN YERINI HIçBIR şEY TUTAMAZ’

Geçen gün çalışırken bir yandan telefonla konuşan muhabir arkadaşım hızla masama yaklaştı ve “Bana bir kalem verir misin?” dedi.

Ne yapacağımı bilemedim o an. Masanın üzerindeki ağzı kapalı kalemlikte 20 adet dolmakalem vardı ama bir kısmında mürekkep yoktu bir kısmını da kalemi nasıl kullanacaklarını bilmediğim için güvenemediğimden kimseye vermek istemiyordum.

Bu arada kalemliği daima kapalı tutmayı mimar ve koleksiyoner Kâmil Özkartal’dan öğrendim. Hatta kendisi kalemlerini korumak için kutunun üstüne bir de örtü yaptırmıştı. Kalemleri alıp kurcalamak isteyenler mecburen örtüyü kaldırmak zorunda kalıyormuş, örtü kalkıncaya kadar da Kâmil Bey masasından fırlayıp olay yerine yetişiyormuş! Ben de kalemliği alıp açmaya çalışanlara karşı tetikte bekliyorum. Ne zararı var diyeceksiniz ama bazı kalemler vidalı olduğundan çevrilerek açılması lazım. Bilmeyenler kapağından tutup zorlayarak ve ardından vidayı parçalayarak kalemi açmaya çalışıyor. Tahmin edileceği üzere bütün dolmakalemler aynı şekilde şıp diye açılmaz.) Masanın üzerindeki dolmakalemler de her an elimin altında olmasını istediğim sevdiğim cinsten hassas kesik uçlu kalemlerdi, hele onları hiç veremezdim.

Masanın üzerindeki kalemler dururken çekmeceyi karıştırmama şaşıran arkadaşın elinin sevgili kalemlerime uzanmasına fırsat vermeden acil durumlar için kenarda tuttuğum kullan-at tarzı bir Bic dolmakalem uzatıverdim. Bilen bilir Bic’in tek kullanımlık kalemleri aslında kısa ömürlü değildir, uzun zaman idare eden türden iyi kalemlerdir. Kalem isteyen arkadaşa gelince telaştan kırmızı olan kalemi uzatmışım ama arkadaşın bu tarz ayrıntılara takılacak durumu yoktu, daha ben bir şey diyemeden arkasını dönüp uzaklaşmıştı bile.

Fakat kapağını vermemiştim.

Kapak deyip geçmeyelim, ödünç kalem verenler için çok önemli bir ayrıntıdır. Kimden öğrendiğimi hatırlamıyorum ama “kalemi ver kapağını verme” düsturunu öğrendiğim günden beri uyguluyorum. Böylece o kalem kapaksız alınmış olduğu için ne kadar değerli olursa olsun bir yere gidemiyor, dönüp dolaşıp size geliyor. Demem o ki sevdiğiniz bir kalemi kapağıyla birlikte verdiyseniz yandınız. Böyle birçok kalemim gitti,geç de olsa akıllandım diyorum.

Kalem isteyen hep oluyor da mürekkep isteyen olmadı şimdiye kadar. Oysa ofisteki masanın çekmecesinde 25 şişe mürekkep bulunuyor. Belli ki mürekkepli kalem taşıyan az. Bu sıralar renkli mürekkeplere hayranım. Mürekkep isteyen olursa KWZ Honey (bal) mürekkebini veya Lamy Mango önerirdim. İkisi de tatlı renkler. Yazın son günlerine uygun mürekkepler.

Şair, yazar Ülkü Tamer (1937-2018) Radikal Cumartesi ekinde düzenli olarak yazardı. Kesip sakladığım bir yazısına (28 Mayıs 2005) şöyle başlıyor: “Yazı yoktu. Masallar, rivayetler dilden dile dolaşıyordu. Yazan elin yerinde anlatan dil, okuyan gözün yerinde dinleyen kulak vardı.” Sonra devam eder: “Kalemin yerini hiçbir şey tutamaz bence. Yeni yontulmuş bir kurşunkalem ya da ince uçlu bir dolmakalem alıp tertemiz bir kağıtla baş başa kalmak gibisi var mı? O kalem bir aracı değildir sanki, sizin bir parçanızdır.”

2024-09-01T04:08:51Z dg43tfdfdgfd