AZIZ DEVRİMCİ SIZ MAJESTELERININ UMURUNDA Mı?

Aziz DEVRİMCİ

“İç huzurunun anahtarı, her şeyi olduğu gibi kabul etmektir, olmasını istediğiniz gibi değil.” (Marcus Aurelius)

"Bugün hava çok güzel..." gibi güzel şeyler düşünmekten o kadar çok uzaklaştık ki… Kimliğimizi unutur hale geldik… Kimlik derken Nüfus Cüzdan bilgilerini kast etmiyorum elbette… Hepimizin aklına gelen ana adı, baba adı, doğum yeri ve yılı, nüfusa kayıtlı olduğu yer falan feşmekân... Hayır işte… Kimlik dendiğinde iyi düşünmek gerek. Kim olduğumuzla ilgili durum sadece nüfus bilgileriyle mi sınırlı kalmalı, yoksa esasına mı dönmeliyiz… Esas derken anlamış olmalısınız. ‘Biz kimiz, neyiz, ne işe yarıyoruz… Niçin geldik bu dünyaya?’ gibisinden felsefe türeten sorulara gömülmenizi istemiyorum ama aklınızın bir köşesinde dursun; ‘Hiç’liğinizin farkına varmak için ara sıra kurcalamakta fayda var. Binlerce yıldır cevaplayamadığımız için altında ezildiğimiz kimlik bunalımını birkaç satırda çözemeyeceğimizi biliyorum… Kendimizi kandırarak esası kaybetmenin de bir anlamı yok… Canlı olmaktan bahsediyorum. Ve hatta yaşamın farkında olan canlılık… Canlı olmanın dayanılmaz ağırlığını güç zanneden kibirli bizlerin göremediği veya görmek istemediği doğadaki diğer canlılar (Kedi, köpek, böcek, ot, ağaç, vs. ) gibi canlı olmaktan söz ediyorum… Kendimizi nefes alan diğer canlılardan ayrıştıran, üstenci bakışla tasarladığımız insanlığımıza vurgu yapmak istiyorum… Akıntısına kapıldığımız olumsuz, kötümser, benmerkezci davranış biçimi bizi öylesine esir aldı ki; kendimizi evrenin yaratıcısı ile eşdeğer görmek küstahlığına bile kapılıyoruz... Evrenin hayal bile edemediğimiz büyüklüğü içerisinde varlığımız kimin umurunda sizce? ‘Bugün hava ne güzel…’ duygusunun kapsamında tüm dünya ve diğer canlılar da var. Siz majestelerinin umurunda mı?

KULEDEKİ PİZZACIDA ‘APERITIVO’

İtalyanca’da ‘Pizzeria Alla Torre’ olarak adlandırılan, Atakule’nin Botanik katındaki pizzacının Türkçe karşılığı ‘Kuledeki Pizzacı’ Ankara’da en sevdiğim butik restoranların arasındaki yerini korumaya devam ediyor. Lüksün ve şatafatın neredeyse olağan hale geldiği yiyecek içecek sektöründeki yozlaşmadan kaçmak için uygun bir mekân olduğunu söylemeliyim. Sadeliğindeki kalitenin verdiği huzuru hissetmeye gidiyorum. Bu huzuru arayanlara özellikle tavsiye ederim. Botanikle aynı katta olduğundan yeşilin içinde, yeşilliğin keyfini yüzüne oturtan insanlarla iç içe duran küçük bir bahçesi var. Pazartesi ve Salı günleri saat 18:00 ile 21:00 arasında bu keyifli bahçelerine çok yakıştırdığım ‘Aperitivo’ diye adlandırdıkları bir Kuzey İtalya geleneği akşam yemeği öncesi atıştırmalığını denemelisiniz.

Şahane kokteyllerle birlikte nefis bir atıştırmalık tabak hazırlıyorlar. Minik margherita pizzacıklar var tabakta, bruschetta, trüf yağlı zeytin, caprese sticks (minik mozzarella peynircikleri), Gauda peyniri, rozbif ve picanha füme etler, yaş ve kuru meyveler, foccacia ekmeği ile bayağı zengin ve doyurucu bir aperatif tabağı olmuş. Yanında acı portakal kabuğu, yılan otu ve ravent’den elde edilen ‘Aperol’ soda ve ‘Prosecco’ ile hazırlanmış portakal rengi eşlikçi kokteyle bayıldım.

PICANHA BRASILIANA

Bana göre mekânın sadeliği kadar, pizzanın da sadeliği önemli. Çok fazla malzemeli ve değişik baharatlarla hazırlanan pizzalar, pizza olmaktan çıkıp farklı bir kimliğe bürünüyor.Böylesi kalabalık malzemenin arasından almanız gereken hamur, peynir ve domatesin tadı kayboluyor, tadınız da kaçıyor. Bundan dolayıdır ki; en sevdiğim pizza, tüm pizza restoranlarının menüsünde ilk sıraya oturttukları, domates sos, Fior di latte (Süt Çiçeği) parmesan ve fesleğenle hazırlanan ‘Margherita’ isimli pizza benim de gönlümün ilk sırasında. Margherita’nın Alla Torre’nin şefi sevgili Muharrem Bakırhan’ın ellerinden apayrı bir lezzete büründüğünü de belirtmeliyim. Şefin deneyimiyle doğru orantılı gelişen pizza menüsünde en sevdiklerimden biri de; domates sos, manda burrata, doğal fermente dana prosciutto, parmesan ve rokadan oluşan ‘Gran Burrata’ isimli pizzayı favorilerime eklemiştim. Son gittiğimde denediğim bir başka az malzemeli sade pizzayı da favori olarak ekledim. Brezilya’ya has doğal yollarla kurutulmuş dananın arka butlarından elde edilmiş yarı fermente füme et ‘Picanha’ (Füme Brezilya Bifteği) ile fior di latte, scamorza (İslenmiş inek peyniri) ve beyaz sosla hazırlanmış ‘Picanha Braziliana’ aklımı aldı. Bence gidin aklınız kalmasın

2024-07-18T04:00:35Z dg43tfdfdgfd