TOPRAğA DüşEN GöZYAşı: BODRUM CENNET KOYU

Yıl dört mevsim olsa da Bodrum'da sadece iki mevsimin, madalyonun iki yüzü gibi yaşandığını düşünüyorum: Biri toprağa düşen gözyaşı gibi diğeri ise insanın yüreğine umut ve mutluluk serpen melodiler ve renkler gibi

Bu vakitler, havaya, suya, toprağa karışan cemreler gibi peşi sıra kültür ve sanat etkinlikleri başlayınca, Bodrum mevsimi geldi diye cümleler kurmak daha mutlu ediyor beni.

En çok sanatla ve sanatçılarla bezenmiş yazılar yakışıyor bu mavi sonsuzluğa çünkü.

Ama siz yine de şu satırları şimdi tatlı tatlı kaleme aldığıma bakmayın; sırf yazacaklarımdan caymayayım diye yazımın ilk görseli olarak, T24 yazar editörü sevgili Aylin Kaplan'a önermiş olduğum fotoğrafa baktıkça, toprağa düşen gözyaşları gibi aslında kelimeleri de sakınmak istemiyorum.

Önce güzel şeylerden konuşalım

Yaz diye adı konmuş bu mevsimin müjdecisi gibi başlayan ve bu sene şahane geçen Uluslararası Bodrum Caz Festivali'nin sekizinci yılı, yazım yayımlanmadan birkaç saat önce Cumartesi akşamı Ayhan Sicimoğlu ile Bodrum Kalesi'nin mistik atmosferi içinde sezon finalini yapmış olacak.

E yine Bodrum mevsiminin diğer müjdecisi, bir "Art Melek" organizasyonu olan Bodrum Atölye Buluşmaları (BAB) yeni açılan ve benim de naçizane fikirlerimin karşılık bulduğu, Bodrum'un kalbinde bir kültür adası sayılabilecek İnspera Kültür ve Sanat Merkezi'nde bugün karma bir sergi ile başlıyor.

Bu sene Kesişme temasıyla gerçekleşen sergi, her zaman olduğu gibi BAB'ın sanatseverlere atölyelerini açan sanatçıların eserlerinden oluşuyor.

Bodrum Atölye Buluşmalarında, Bodrum'da atölyesi bulunan 55 sanatçı arasında kimler yok ki; Devrim Erbil, Muzaffer Akyol, Feyzan Alasya, Ali Atmaca, Banu Birecikligil, Evren Erol, Yasemin Erdin Tavukçu ve Ersin Tavukçu elbette, İpek ve Doğu Çankaya yanında adı Bodrumla da anılan daha birçok önemli sanatçı.

BAB dördüncü yılında da yine sanat adına güçlü ve etkili bir farkındalık yaratacak, buna hiç şüphe yok.

Bodrum turizmini, kitlesel bir endüstri halini alan; deniz, kum, güneş kıskacından bir nebze de olsa kurtarıp kültür ve sanatla buluşturarak, daha insani ve sıcacık alternatif bir fırsat sunan bu etkinliklerin, yerelde daha fazla ilgiyi hak ettiği, ulusal ve uluslararası alanda çok daha fazla desteklenmeleri yönündeki kanaatim devam ediyor.    

Ve maalesef bu güzellikler yanında; yobazlığın, bağnazlığın teslim aldığı tüm kıyı kentlerimiz gibi Bodrum'da da kenti kuşatma ve kontrol altına almak isteyen mülkiyet ideolojisi salgını hız kesmiyor, hatta diğer bölgelere göre artan oranda vahşi bir şekilde sürüyor.

Bvlgari Akdeniz'e Bodrum'dan adım atacak-mış (!)

Normal şartlarda böyle bir adıma herkes alkış tutabilir ancak işler eninde sonunda kuralsızlık, yasa tanımazlık ve bir çevre katliamına varınca haliyle sesler de kesilmiyor, aksine yükseliyor.

Cennet Koyu'nda Cengiz İnşaat'la birlikte el ele diz dize yatırım yapan Bulgari ile ilgili geçen hafta, Hürriyet'te çıkan bir haberi, ülke siyasetinin normalleşme travmaları içinde gözden kaçmış olabilirsiniz diye çok kısa konu etmek istiyorum. 

Bvlgari Group Başkan Vekili ve Bulgari Otelleri Kurucusu Silvio Ursini:

Cennet Koyu'nda çevre örgütlerinin iki yıl önce ilk kez görüntülediği tarih talanı

"Tarihi Hattat Koyu içinde sakin Cennet Koyu'na uzanan bir cennet hayal ettik. Bölgede bir arkeolojik alanın bulunması, bölgenin tarihi ve kültürel önemini ortaya koyuyor."

Mehmet Cengiz de, aynı haberde şey demiş:

"... bölgenin doğal güzelliğini korumak ve Bodrum'u tüm Akdeniz Bölgesi'nin önde gelen turizm destinasyonu olarak tanıtmak için..."  

E tabii, adamlar yapacağını yapmış, atı alan Üsküdar'a geçmiş, bir iki yalan da olsa güzel laf etmesin mi? minvalindeki açıklamalar böyle.

Lafı uzatmayacağım, ancak bilinmeli ki, Cennet Koyu'nda şu oldu, olmaya devam ediyor: HUKUKSUZLUK!  

Bir an için ne kadar hafif bir tanımlama gibi geldi değil mi?

Düşünün bir mahkeme, adamın koskoca arazi üstündeki tüm mülkiyet haklarını (!) kesin olarak geçersiz kabul ederek iptal ediyor, başka bir mahkeme 5 Haziran Dünya Çevre Gününe rast gelen günde, bu iptale rağmen yapı ruhsatı düzenlenmesi konusunda, "yürü ya Mehmet Cengiz kulum" kararlarına bir yenisini daha ekliyor.

Mehmet Y. Yılmaz, çarpık yapılaşma ve bir türlü uyulmayan inşaat yasağı konusunda geçen yılki bir yazısında "sorun bir kez daha dönüp dolaşıp toplumun temel ahlaki değerleri konusuna geliyor" diye bir tespitte bulunmuştu, birçok konuyla ilişkilendirebileceğimiz bu sözler o kadar yerindeydi ki, üzerine söylenecek daha ne olabilir?

İşte bir yanımızda değer yargılarımızdan ahlaki değerlerimize kadar bizi alaşağı eden ve ülkeyi toplumsal bir dejenerasyonun dibine çeken bir rant ekonomisi diğer yanda ise; insana, doğaya saygıyı hatırlatan ve dokunan herkesin bir parça mutlulukla evine dönebileceği kültürel ve sanatsal bir form.

İşte böyle bir çıkarımın sahibi olarak, yıl dört mevsim olsa da Bodrum'da sadece iki mevsimin, madalyonun iki yüzü gibi yaşandığını düşünüyorum:

Biri toprağa düşen gözyaşı gibi diğeri ise insanın yüreğine umut ve mutluluk serpen melodiler ve renkler gibi.

Bu hafta uzun oldu biraz, ne diyelim: sanatla kalın, hoşça kalın efendim.

Eyvallah.

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığı yanında kültür ve sanat etkinlikleri de düzenleyen Serdar Gündoğ'un marka ve siyasi danışmanlıkları devam ediyor.

  ]]>

2024-06-15T20:16:46Z dg43tfdfdgfd